Ahmet AKGÜÇ

BARIŞ VE DÜNYASI

Barış ve Dünyası kitabımı 1998 yılında yazdım.
Yirmi yıl bana yoldaşlık eden ve bana baba duygusunu tattıran küçük oğlum, unutulmasın istedim...
Büyük oğlum dünyaya geldiğinde 28 yaşında idim ve babalığın ne anlama geldiğini bilmiyordum bile. Barış dünyaya geldiğinde ise 36 yaşında idim ve baba olmanın hazzını onunla tattım.
Evlat acısının bu denli derin ve yıkıcı olduğunu hiç tahmin etmezdim. 23 Ağustos 1997 tarihinden sonra bu acının ne zor ve tahammül edilmez bir acı olduğunu yaşayarak öğrendim. Bu acıyı yaşayanları şimdi daha iyi anlıyorum. Eğer bu acıyı yaşayanlar varsa, onlar da kaybettikleri evlatları için, onunla beraber oldukları anları kitaplaştırsınlar ve kaybettiklerini biraz olsun kitaplarında yaşatsınlar.
Bazı kötü niyetli insanlar, buna benzer olaylar karşısında, bir yaptığı vardır ki bu olay başına gelmiştir, diye düşünüyorlar.
Bu ihtimal benim de aklıma gelmedi değil.
Sonra bir hakim arkadaşım bana dedi ki; “Ben ilk önce öğretmen idim. Köyde öğretmenlik yaparken 5 yaşındaki kızım bir yaz günü su yalağının yanında arkadaşları ile oynarken başını su yalağına sokmuş, başını geri çekememiş, paniklemiş ve orada boğuldu ve öldü.
Çok üzüldük, biz ne yaptık ki bu acı başımıza geldi diye söylenirken, köyün imamı, böyle düşünmeyin dedi ve “Allah’ın en sevdiği kulu Hz. Muhammed’dir, o bile hem evlat acısı hem de torun acısı yaşamıştır. Metin olun isyankar olmayın. Allah sizi sınıyor olabilir.” dedi. Sonra da, bu yaklaşım bizi biraz olsun rahatlatmıştı, sen de böyle düşün, isyankar olma, dedi..
Evet, yapacak bir şey yok. Barış ile birkaç saat geçirmenizi ve onu tanımanızı diliyorum...