Melda ONURALP

ÖDÜNÇ YILLAR

“…

Birlik ve bundan türeyen sevgi membaının belki henüz bilinçli olarak önemini kavrayamasa da, minicik eniklerin kendine özgü koku alma ve gardını kuşanma dürtüsüyle, küçük çocuk ömrü boyunca bu değeri hep yaşatmaya gayret etti. Zaman oldu ki en azılı hasımlarını gözünü dahi kırpmadan hayati vuruşlarla nakavt etmekten geri durmayacaktı. Ama kökleşmiş bir yuva ve hiçbir şey ummadan, tamamen beklentisiz, onu bir yumağın başı ve sonu gibi sadece sevmeye koşullanmış bu iki kadın, genç adamın daha ileriki yıllarda materyalist, sığ, egoist ve kimine göre esrarlı hayatının ister istemez akordunu sağlayacaktı.

Sarf edilen sözler tamamen küçük çocuğa aitti, onu ilgilendiriyordu ve tahmin edildiği gibi onu can evinden vurmuştu, elini yumruk yaptı ve gitti duvara patlattı. “Hiçbir şey onun mağrur ifadesini, duruşunu bozmayacaktı. Çünkü o herkes değildi; herkesten farklıydı ve farklı olacaktı. Çünkü o, Zafer Pulan’dı; Tanrının ona bahşettiği ileri beyin kapasitesiyle adını dünyaya duyuracaktı.”

– Sen benim geçmişim, bugünüm ve geleceğimsin. Senden uzak kalmakla hayatımın ışığının da zayıflayacağını biliyorum ama senin gibi bir mücevheri,   bütün akılcı değerleri yıkmak pahasına, yakama takmak ve bunda egoistçe diretmek, benim gibi zavallı bir kadına hiç ama hiç yakışmayacaktır. Senin kâinatı bile aydınlatacak bilimin en karanlık dehlizlerine nüfus edebilecek potansiyelin olduğunu biliyorum ve okulunun benden evvel sendeki bu olguyu fark etmesini hazmedemeyişime, çoğu zaman belli etmesem de kızmışımdır, bunu ise annelik bencilliğine veriyorum ve bundan ötürü çok üzgünüm ve herkesten özür diliyorum.