Mehmet Culum

Alaçatılı 6.Baskı

Alaçatı, pek doğru olmasa da, yöre halkınca bir Rum beldesi olarak bilinir. Her taş evinin kuşaklar boyu unutulmamış Rumlarla ilgili bir hikâyesi, her ailesinin Rumlardan kalma kırık dökük birkaç parça eşyası vardır. Rumların Alaçatıya geliş gidişleri ise okyanus med cezirleri gibi abartıyla anlatılır. Alaçatılı "Kökler, taş ev, yasak aşk" romanı XIX. yüzyılın sonlarını da içine alan, yakın tarihimizin özgünlüğünü yitirmemiş, eşsiz mekânlarında geçer. Türk ve Rum iki ailenin aynı taş evde yaşadıkları acı tatlı olayları gerçekçi şekilde, yalın bir dille anlatır.

Rum ailenin yaşam seviyesini yükseltmek amacıyla 1890 yılında Sakız Adasından Alaçatıya gönüllü göçü; Boşnak ailenin Balkan Savaşlarından sonra hırçınlaşan Karadağlı çetelerin baskısından kurtulmak için ilk gemi kafilesiyle nüfusunun çoğu Rum olan Alaçatıya zorunlu yerleştirilmesi; Rumların I. Dünya Savaşı sırasında İttihat ve Terakki yönetimince Sakız Adasına geri gönderilmeleri; Yunanlıların 15 Mayıs 1919da Batı Anadoluya asker çıkararak Alaçatıda Osmanlı yönetimine son vermeleri…

Ardından II. Dünya Savaşı günlerinde Sakız Adasının Alman uçaklarınca bombalanması sonucu Rumların can korkusuyla Türkiyeye sığınmaları; yaşamları taş evde kesişen farklı kültürlerden iki gencin savaş koşullarında alevlenen yasak aşkları; Rum ailenin Kıbrıs ve İngiltere üzerinden yeni dünyaya göçüyle gelişen olaylar üzerine, New Yorklu avukatın Alaçatıda köklerini araması… Ülkenin yakın tarihine ışık tutup, yöre halkınca anlatılan yaşanmış ve söylence olayları yansıtarak Türk-Yunan dostluğuna tanıklık eden ALAÇATILI "Kökler, taş ev, yasak aşk" akıllardan kolay silinmeyecek bir insanlık dramı.

Ege Denizinin mavi sularının niçin hep mavi kalması gerektiğinin hikâyesi.