Atatürk, yeni bir devlet, yenilikler,
değişim ve gelişmelerle bezeli bir yönetimi hedeflemişti. O, bilimde çağdaş,
düşüncede özgür bireylerle yola koyulmaktaydı. O nedenledir ki yeni devletin
adı “Cumhuriyet” idi. Demokrasiyle taçlandırılan, laiklikle biçimlendirilen
yepyeni bir soluk!... “Atatürk, Cumhuriyet ve Devrimleri”, bir bütünün
paydasıdır. Bu kavramlar, Türk ulusunun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin olmazsa
olmazlarıdır.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmamış,
bunun için çok kan akıtılmıştı, ağır bedeller ödenmişti. Türkiye Cumhuriyeti,
yokluk, yoksulluk ve bilgisizlik batağından çıkarak Osmanlı Devleti’nin
küllerinden yeniden yaratılmıştı; Çağdaş, laik, ilerici, akıl ve bilimi temel
alan demokratik yönetimi hedeflemişti. Atatürk’ün “en büyük eserim” diye onur
duyduğu Türkiye Cumhuriyeti, laik demokrasi ve kültürel temel üzerine
oturtulmuştur.
Atatürk’ü Cumhuriyet’ten, Cumhuriyet’i
Atatürk’ten; Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i de Atatürk devrim ve ilkelerinden
soyutlamak olanaksızdır. Değerli bilim insanımız Prof. Dr. Yüksel İlken,
“Atatürk ve İktisat” adlı yapıtında “Türkiye Cumhuriyeti’nin yalnız geçmişi
değil, geleceği de Atatürk’e bağlıdır.” diyor. Bize düşen görev, Atatürk’e,
onun kurduğu Cumhuriyet’e, devrim ve ilkelerine sahip çıkmak; çizdiği çağdaş,
laik, akıl ve bilime dayalı yoldan durmadan ilerlemek olmalıdır.
Cumhuriyet, halkça ve hakça paylaşmanın
adıydı. “Cumhuriyet’in temeli kültür, yol göstericisi de bilimdir.” O
nedenledir ki halkın aydınlanması gerekiyordu. Aydınlanmanın koşulu eğitimdi.
“Düşlerim eğitimle gerçekleşecek.” diyordu Atatürk. O, akılcı ve bilimle
donanmış, çağdaş, özgür yurttaşlar düşünü kuruyordu. Onun kurduğu düşü
gerçekleştirmek de bizlere düşmektedir.