Vatan
borcunu alay komutanlığında yapmakta olan Onbaşı Salim amcam takım komutanlığı
sorumlusu. Vatan görevi bu, seve seve ve itirazsız yapılacak. Ama herkeste
sürekli yaşanan bir korku var, Yemen. Gidip de dönen o güne kadar hiç olmamış
çünkü, ya da duyulmamış. On beş günlük kullanma fırsatı bulduğu izninde
evlenmiş, görevine dönmüştü. Köyün en güzel gelini diye nitelemişlerdi eşini.
Eğitim sırasında komutanın postasının
koşarak gelişini görür görmez, “Hayır ola” sözleri döküldü dudaklarından.
Posta, alay komutanının ivedi emrini bildirerek, “gelmesini” söylemişti.
Heyecanla gitti karargâha.
Komutan, yanında duran genci göstererek,
“Benim oğlum, askerliğini senin takımda yapacak, bak gör” demişti.
Talim sırasında askerlere iyi örnek
olmayan hareketi yapmasını affetmeyen Salim, komutanın oğlunu cezalandırmak
zorunda kaldı. Üç gün sonra tekrar karargâha çağırdılar. “Vurmayacaktın oğluma
Salim Onbaşı” demişti komutan… İki ay geçmeden Yemenden geldi haberi. Altı ay
sonra da şahadeti. Gelinin avucunu dolduran bir tutam saçı ilk tepkisi oldu.
Bir hafta sonra da öldü…
Mahallenin erkekleri, hanımlar tandırı ya
da ocağı yakarak sabah çorbasını hazırlayıncaya kadar komşunun ahır odasında
oturur, sohbet ederler. Dedem de var içlerinde. Evimiz ahır odasının arkasında,
arada bir duvar var. Babaannem çorba hazır olunca duvara vurur, dedem de
çorbasını içmeye gider. Bu uygulama her gün bu şekilde yinelenmektedir.
Bir
gün aynı odada oturan gençler, şaka yapmak isteyerek duvara erken vururlar.
Dedem, gururla kalkar yerinden ve etrafa şöyle bir bakarak, “Hanginizin avradı
hazırladı bu saatte” der ve gider. Ama gitmesi ile dönmesi bir olur ve yerine
oturur. Olayı anlamıştır, bütün kızgınlığı ile gençlere diker bakışlarını…
Gençler arasında bir kıpırdanma olur ve aralarından ikisi hızla çıkar odadan…
Kurtuluş Savaşının en çetin günleri
yaşanmaktadır. Babam, Balıkesirde bulunan askeri birlikte yazıcı olarak görev
yapmakta, askerin öğle yemeği süresinde de mutfakta çalışmaktadır. Kendi
ağzından anlatıyorum yaşadıklarını: “Yemekten sonra artıkları alarak bir
arkadaşımla çöplük olarak kullanılan yere götürüp dökeceğiz. Döktük. Döker
dökmez yakınlardan sesler gelmeye başladı. Uğultu, ayak sesleri ve konuşmaların
birbirine karıştığı bir ses... Baktık ki, bize doğru geliyorlar, geri çekildik.
Yemek artıklarının döküldüğü yere yöneldiler. Saldırırcasına, bir lokma
kapabilmenin mücadelesiydi bu.”
Yemen, Osmanlı zamanı köy
yaşantısından kesitler ve Kurtuluş Savaşı anıları…
Ve KAPADOKYA’da yaşam.