İslam coğrafyasının halini
gördükçe Ulu Önder Atatürke olan minnettarlığımız her geçen gün artıyor. 20.
yyda Atatürk ve silah arkadaşları olmasaydı bugün bizler, bugünkünden çok daha
yobaz ve bağnaz bir toplumda yaşıyor olabilirdik. Bunu bir asır öncesinden
öngören Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini laiklik ilkesi ile
temellendirmiştir. Ne yazık ki din tacirleri, cemaatler, tarikatlar Türkiyede
İslamiyeti siyasallaştırarak, İslamiyeti savunma bahanesiyle İslama en büyük
zararı vermektedirler. Bu durumda, Kuran ve sünnetteki İslamla alakası
olmayan, İsrailiyatın, bidatların ve kula kulluğun rol model olarak ele
alındığı farklı bir İslam yaratma çabası ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle
İslamiyet ile Müslümanlar arasında yaşanan en derin çelişki de riya, adalet ve
ahlaki konularda bulunmaktadır.
Okuyacağınız roman, bir gencin
tesadüfen tanıştığı üniversite hocası ile arasında geçen diyaloglar üzerinden
ilerlemekte olup, gencin başından geçen olayları dini açıdan değerlendirmektedir.
Kitapta, İslam dini, ibadetler
ve tasavvuf hakkında bilgiler verilmekle birlikte en büyük eksikliğimiz olan
ahlak üzerinde durulmaktadır. Ayrıca, günümüz Müslümanlarının insan haklarına,
hayvan haklarına, tabiat anaya ve en önemlisi de kadınlara olan bakış açıları
üstü kapalı bir şekilde eleştirilmektedir.
“Ben Kuranı okudum ve Müslüman oldum. İlk
önce Müslümanları tanısaydım asla Müslüman olmazdım. Kusursuz olan İslamdır,
Müslümanlar değil.”
-Yusuf İslam-