Emperyalist-kapitalist
sistemin zaman zaman kendi içinde düştüğü krizin faturası, emperyalizme bağımlı
az gelişmiş ülkelerin halklarına ödetilmektedir. Kendi iç dinamikleri ile
gelişemeyen cılız kapitalist ülkelerin veya az gelişmiş ülkelerin sık
karşılaştığı felaketlerden biri de kısa süreli aralıklarla gündeme gelen
darbeler veya darbe girişimleridir. Dolayısıyla ülkelerde az da olsa var olan
demokratik haklar ortadan kaldırılarak yerini daha baskıcı iktidarlara bırakmaktadırlar.
Gençlik, yapı itibari ile önceden görebilen, gördüğünü değiştirmek isteyen,
fedakâr, cesur ve dinamik bir yapıya sahiptir. Bundan dolayı da dünyadaki tüm
toplumsal dönüşümlerde ilk kıvılcım özellikle üniversite gençliğinden başlamak
üzere toplumun diğer kesimlerini kapsar. Gençliğin bu özelliklerinin farkında
olan egemen sınıflar karanlık hesaplarını gençlik üzerinden yapmaya çalışırlar.
Nitekim darbe dönemleri aslında genç olmanın suç sayıldığı dönemlerdir.
Emperyalist-kapitalist sistemin içine düştüğü bunalımlar, bu sistemin cılız bir
halkası olan ülkemizi de haliyle olumsuz etkilemiştir. Bu yüzden ülkemiz sık
sık darbelere tanıklık etmektedir. Darbelerin varlığı tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de gençlik üzerinden izah edilmeye çalışılmıştır. 12 Mart ve 12 Eylül
darbelerinde gençlik, devrimci/ülkücü adı altında birbirleriyle kavga
ettirilirken 28 Şubat’ta ise bazı tarikat ve cemaatlerden yola çıkılarak
özellikle gençliğin giyim kuşam ve inançlarından hareketle darbeye kılıf
hazırlanmıştır.