Günümüzde,
bulunduğumuz çağa nur çağı diyebiliriz. Çünkü nur aydınlanma demektir. Bir
insan herhangi bir şeyi öğrenmek istediğinde elinin altında bulunan internetle
istediği her bilgiye ulaşabilmektedir. Ayrıca eskiden sınırlı sayıda basılan
veya tercümesi olmayan kitapları, şimdi her yerde bulabilmekte hatta sanal
ortamda bile bu kitaplara ulaşmak mümkün olabilmektedir. Yani insan bir bilgiye
ulaşmayı amaçlarsa, o bilgiye mutlaka ulaşmakta ve bu konudaki seçenekleri
oldukça çoğalmıştır. Eskiden özellikle dini bilgiler hep kulaktan dolma,
şuradan, buradan duyulan, araştırılıp irdelenmeden körü körüne bir inançla
edinilirdi. Bu kör bilgileri birisi sorgulamaya kalktı mı adama dinden çıkmış
gözüyle bakarlardı. Sen bilmezsin! Araştırmayacaksın, öğrenmeyeceksin yalnızca
kaynak olarak bildikleri bir kişinin dediği doğrudur ve o ne derse doğru olan
odur anlayışı vardı. Fakat günümüzde bu zinciri kırmak mümkündür. Her şeye
rağmen bu zincir kırılamıyorsa insanın aklına tek bir şey geliyor art niyet.
Çünkü her şey insanın gözünün önündedir.
Peki! Bu art niyet ısrarla neden devam
etmektedir? Bu sorunun cevabı; insanların inançlarını değiştirmek ve hakikatler
anlatıldığında bunları onlara kabul ettirmek çok zordur. Şimdi! Şöyle bir
düşünün, yüzyıllardır süregelen oturmuş bir yapı var ve bu yapı yalnızca
inançla ilgili değildir. Hem inançla sistemleştirilmiş hem de etrafında çok
büyük çıkar döngüsü oluşturulmuştur. İnsanlar gerçekleri öğrenseler bile,
yüzyıllardır süregelen bu yapıları, bu çıkar döngüsünü yanlış çıksalar bile
terk edemiyor, hakikatlerin peşinden gitmiyorlar. Onun için kabul ettirmek
zordur diyoruz ve maalesef art niyet de böyle oluşmaktadır. Hatta şu anda bu
anlattığım çıkar döngüsü bir hastalık gibi dünya insanlarını sarmış ve bütün
devletlerin