İkinci
Dünya Savaşı…
Krakow
sokaklarında savaş çanları çalmak üzeredir.
Polonyanın
diğer şehirleri gibi Krakow da işgal edilir, bir sis perdesi içinde kalakalır.
Eski Ahitteki Sodom ve Gomore gibi günahkar şehirlerden farkı kalmaz o an.
Almanlara ve Ruslara karşı mütarekede Poznan, Lodz, Varşova başta olmak üzere
diğer şehirlerden ayrı bir saf tutar, direniş gösteremeden teslim olur.
Hayat
terazisinde aşkın sadakatten yana devrildiği günlerde acınası kaderleri, aynı
cam fanusun içinde yekpare olmuş insanlar: Ewa, MarekLudwik, Madam Majori,
BajnokVarga, Yüzbaşı Stefan, Onbaşı Jan, Doktor Abraham ve kanatsız melek;
Samir…
Şimal
rüzgârının hışmıyla sonbahar yaprağı gibi savrulur her biri. Tanrının gazabına
uğramışçasına; kimi özgürlüğün ellerinin bağlı olduğu gettoyu kimi kavuşmanın
özlemini duyumsayacağı cepheyi mesken tutar.
Naziler
ve Siyonistler arasındaki ideolojik akrabalıktan kurtuluş yoktur.
Yazgılar
zehirlenmekte; umutlar bir bir tükenmektedir.
Karakterleriyle
gözlerinizin kıyısında sizden bir kalbin sadakatle nefes alıp verişini
hissedeceğiniz Ağlayan Gölge romanı, savaş zamanı kızının hayaline sarılarak
uyumaya çalışan Polonyalı bir subayın kirpiklerinizdeki çiy tanelerini
yüreğinize akıtacağı öyküsüdür.