Cüneyt Melik

Bir Köy İmamının Günlüğü

Bir Köy İmamının Günlüğü bu zamana kadar görmediğiniz, duymadığınız bir köy imamını anlatıyor. Tabiatın bağrında yaşamayı seven ama yine de onunla tam anlamıyla bütünleşemeyen; içinde yer aldığı toplumu benimseyen ama onları eleştirmekten de geri durmayan; katıksız bir inanca sahip olmasına rağmen kalbine doğan şüphelerden kurtulamayan; sanata, edebiyata meraklı, modern çağı iyi bilen yine de çağın getirdiklerini bir türlü kabullenemeyen bir köy imamının öyküsü bu.
 
Bu, namazı huşu içerisinde kılma meselesi bütün Müslümanların sorunu değil miydi? Namaza başladığım anda bütün hayallerim, problemlerim, çaresizliklerim, dün ne yediğim, yarın yapmam gerekenler, on yıl önce verdiğim bir söz, müftüyle aramızda geçen bir konuşma, iki hafta önce banyonun kapısını açarken elimin acıması, üniversitede okurken güneşin sınıfın penceresinden içeri girişi, hemen peşinden lisedeyken kar yağdığında herkesin delicesine kendini dışarı atması, beş ay önceki bir trafik kazası, köye gelirken ilk karşılaştığım yüzler, patates kızartmasını ne kadar çok sevdiğim ama kendime yasakladığım, akşam güneşin batışını seyretmem gerektiği, bahçede gördüğüm o acayip böcek, kelebek koleksiyonu yapıp yapmama konusundaki kararsızlığım, Osmanlı devletinin çöküşü, Vizigotlar, üniversite sınavı, Lambada dansı, Michael Jackson'ı aslında çok da iyi tanımadığım, Gregory Peck ve James Stewart, Cüneyt Arkın ve Kartal Tibet sırasıyla veya hesapsızca zihnimin içini delip geçerler.